Değerli Müminler!
Dinimiz İslam, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in vefatı ile tamamlanmış, artık Efendimiz’den sonra bu dine herhangi bir ilave de bu dinden herhangi bir çıkarma da yapılamaz. Bu din tamamlanmıştır. Âyet-i kerîmede bu durum kesin bir dille bildirilmiştir. “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum.”[1] buyuran Rabbimiz’in dini Kur’an ve sünnet ile elimizdedir.
Aynı şekilde Peygamber Efendimiz de bu dinin neden ibaret olduğunu şu şekilde açıklamıştır: “Bundan sonra (bilin ki) sözün en hayırlısı Allah’ın kitabıdır. Doğru yola götürenlerin en hayırlısı da Muhammed’in gösterdiği yoldur. İşlerin en kötüsü, (dinde) sonradan icat edilenlerdir. Her bid’at sapıklıktır.”[2]
Aziz Müslümanlar!
Bu ayet ve bu hadise göre, dinimiz kemale ermiştir. Din olarak Kur’an ve Allah resulünün yolu haricindeki her şey batıldır. Yok hükmündedir. Bize din olarak, inanç olarak, ibadet olarak Kur’an ve sünnette olmayıp da din diye emredilen her şey reddedilmelidir.
Muhterem Cemaat!
İnanç hususunda olduğu gibi, ibadet olarak da dine sonradan bir şey ilave edilemez. Dinimiz Peygamberimiz’den sonra nebi de resul de gelmeyecek diyorsa, asla nebi de resul de gelmeyecektir. Geldi diyenler, yalan söylemektedirler. Kendisini resul ilan edenler de apaçık yalancılardır.
Kur’an, din tamamlandı diyorsa, Kur’an’da fazlalık ya da azlık olduğunu söyleyenler yalan söylemektedir.
Peygamber Efendimiz uğursuzluk diye bir şey yoktur diyorsa, safer ayı başta olmak üzere çeşitli yer ve zamanlarda ya da olaylarda uğursuzluk olduğunu iddia edenler yalan söylemektedir.
Bir başka şekilde, kabirlerde yatanlara sadece dua edilebilecek ve onlar için rahmet dilenebilecekken, türbeleri yardım dilenilen mekânlar hâline getirenler dinde tahrifat yapıyor demektir. Çünkü ayette şöyle buyurulmaktadır: “Allah’ı bırakıp, kendisine ne faydası ne de zararı dokunacak olan şeylere yalvarırlar. Bu, haktan büsbütün uzak olan sapıklığın ta kendisidir.”[3]
Büyü ve sihir yapmak, gelecekten haber vermek, olayları olmadan önce bildiğini iddia etmek, vefat edenlerin ahiret hâlleri ile ilgili haber aldığını söylemek, bütün bunların hepsi hem büyük günah hem de dinimizin reddettiği çirkinliklerden, hurafe ve bid’atlerdendir.
İçki haram olduğu hâlde, bir kereden bir şey olmaz diyerek dinin kesin emirlerini hafife almak bid’attir, cahilliktir, hurafedir.
Değerli Müslümanlar!
Aynı şekilde, dinin emir ve yasaklarını günün anlayışına göre yok saymak veya yumuşatmak da bid’attir, hurafedir. Dinimize sokulmaya çalışılan bu saçmalıklara, bu safsatalara karşı uyanık olmak, insanları uyandırmak ve hep birden Allah’ın ve O’nun resulünün ipine sarılarak hak yoluna çağırmak suretiyle görevimizi yerine getirmemiz gerekmektedir.
Rabbim bize, hurafelerden ve hurafecilerden uzak durma güç ve gayreti ihsan etsin.
[1] Mâide suresi, 5:3
[2] Muslim, Cumâ, 55; H. No: 867
[3] Hac suresi, 22:12
Duyurular
- Toplu Sabah Namazı bu hafta Pazar (12.02.2017 tarihinde) Ensar Cami’nde kılınacaktır. Güneşin doğuşundan yarım saat önce namaza başlanacaktır.
- Millî Görüş Berlin Teşkilatı’nın düzenlemiş olduğu Balkanlar’daki Osmanlı izlerine tarihi ve manevi yolculuk mahiyetindeki Bosna gezisi dördüncü ayda yapılacaktır. 10.04.2017 ve 15.04.2017 tarihleri arasındaki bu ziyaret 300€‘dur. Ayrıntılı bilgi için Karl-Marx-Straße’deki Hilal Reisen’e baş vurabilirsiniz.
- 2017 yılının Hac kayıtları devam etmektedir. Hac kayıtlarında lütfen acele edelim; geç kalan adayların yedeğe düşme ihtimalleri vardır.
- IGMG Berlin
ÖNDEN GİDENLER
ANMA PROGRAMI
19:02:2017 Pazar Saat 13:00’de Ensar Cami’inde
“Merhum Erbakan hocamızın aziz hatırasına”
Yolumuzu aydınlatan, bize öncülük eden, zor zamanlarda hak dine sahip çıkarak adeta ümmete yeniden yön veren ve yol gösteren insanlar vardır. Bu öncüler mücadelede büyük zorluklara göğüs geren din ve dava büyüklerimizdir. Onlar, inanç, dirayet ve samimiyetleri vesilesiyle tarihi etkilemiştirler. Ümmete öncülük eden, bu davaya emeği geçen Müslümanların devamlı surette anılmaları gerekmektedir. Zira onları unutmak, bazen canları pahasına , davaları için çektikleri zorlukları unutmak anlamına geliyor.
Allah, dinleri için gayret eden, emek veren ve çığır açan insanları Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle övüyor: “(İslam dinine girme hususunda) öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.”� (Tevbe suresi, 9:100) Bizlerin de onların bu hayırlı haberlerine nail olabilmesi için, zikrettiğimiz ayete göre hayat felsefelerini belirlemiş olan bu insanları örnek almamız ve hayatımıza taşıyabilmek için tanımamız gerekmektedir.