İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Bekir Altaş Almanya Genel Seçimlerini değerlendirdi. “Yabancı ve İslam düşmanı AfD’nin meclise girmesi kâbus gibi ama aynı zamanda demokrasiyi güçlendirme adına bir şans niteliğindedir. Seçimler mücadelemizin sonu değil, bilakis başlangıcıdır.” diyen Altaş sözlerini şöyle sürdürdü:
“Seçim sonuçlarını hem kâbus hem de bir şans olarak değerlendirebiliriz. Kâbus, çünkü AfD bünyesinde İslam düşmanı aşırı sağcılar parlamentoda olacaklar. Ama aynı zamanda bu ırkçı kesimin çirkin yüzünü herkesin görmesi açısından bir şans olarak da nitelendirilebilir. İşte bu yüzden seçim sonuçları demokratik mücadelenin sonu değil, demokrasiyi sağlamlaştırmak için bir şanstır. Irkçı fikirlerle bir geleceğin söz konusu olmadığına AfD seçmenlerini ikna etme hususunda hem toplumun tamamına hem de siyasilere önemli görevler düşmektedir. Bu provokatörlerin parlamentoya girmiş olmaları, bunların ikiyüzlü stratejilerini ortaya döküp maskelerini düşürmek adına önemli bir fırsattır.
Bunun da tek yolu, parlamentodaki diğer partilerin AfD’yi taklit etmekten vazgeçmeleridir. Seçmenin sandıktaki tercihinden de anlaşılacağı üzere, AfD’nin söylemi en fazla nerede sahiplenilmişse en fazla orada oylar AfD’ye kaymıştır. Bu sebeple, önümüzdeki yasama sürecinde diğer partilerin AfD’den açık bir şekilde kendilerini soyutlamalarını, sağ popülizme prim verilmemesini, tatmin edici çözümler getirilmesini ve anayasanın özgürlükçü yapısına ters düşecek müdahalelerden kaçınılmasını bekliyoruz.
Sivil toplumun tutumu da bu bağlamda önemlidir. Dinî cemaatler büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Kendilerini Hristiyan-Yahudi kültür mirasına nispet eden AfD ve türevleri, DAİŞ gibi terör örgütleri İslam’a nasıl zarar veriyorlarsa aynı zararı Hristiyanlık ve Yahudiliğe vermektedirler. Dinî cemaatler bu noktada sınırlarını açıkça çizmeli, söz konusu suistimali daha güçlü bir şekilde vurgulamalıdır.
İslami cemaatler, hem eylemleri hem de söylemleriyle, bugüne kadarkinden çok daha açık bir şekilde burayı sahiplenmelidirler. Nereye ait olduğumuzu veya olmadığımızı hiç kimsenin bize dikte etmesine müsaade edemeyiz. Bu anlayışı her bir üyemize yerleştirmekle ve toplumun tamamına daha güçlü pozitif sinyaller göndermekle mükellefiz.
AfD’nin parlamentoya girmesi sürpriz değildir. Yabancı ve İslam düşmanlığının yeni ortaya çıkmış sorunlar olmadığı hepimizin malumudur. Daha AfD ortaya çıkmadan önce çok sayıda bilimsel araştırma aşırı sağ fikriyatın toplumun bazı kesimlerinde karşılık bulduğunu gözler önüne sermişti. Bununla beraber, peşinen güvensizlik duygusu içerisine hapsolmanın da anlamı yoktur. Komşularımıza, iş ve okul arkadaşlarımıza güven duymamız gerekir. Karşılıklı güven birbirimizle iletişimimiz ve birlikte yaşamımız için olmazsa olmaz bir husustur. Bu güvenin kaybolmasına müsaade etmeyeceğiz. Protesto amaçlı tercihte bulunanları bir kenara koyarsak, seçmenlerin %87,4’lük oranının aşırı sağa karşı oylarını kullandıklarını göz ardı edemeyiz. Meseleye bu yönden bakmalıyız.”